16.Biz yakında onun burnu üzerine damga basacağız.
17.Muhakkak ki Biz, onları belâya uğrattık. Bostan mahsulünü mutlaka, sabah erkenden (fakirlere göstermeden) devşirmek için yeminleşen bostan sahiplerini belâya uğrattığımız gibi.
37.Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan ders mi okuyorsunuz?
38.Gerçekten onun içinde (o kitapta) “beğenip seçtiğiniz şeyler mutlaka sizindir” (mi yazılı)?
39.Yoksa sizin için kıyâmete kadar sürecek olan, üzerimizde yeminler mi var: “Ne hüküm verirseniz, o mutlaka sizindir (diye).”
40.Onlara sor: “Onların hangisi bunun savunucusudur?”
41.Yoksa onların ortakları mı var? Öyleyse ortaklarını getirsinler, eğer doğru söyleyen kimse iseler.
42.Gerçeklerin açığa çıktığı gün, secde etmeye davet olunurlar. Fakat (secde etmeye) güçleri yetmez.
43.Gözleri korkudan ürpermiş halde, onları bir zillet kaplar. Onlar, salimken (sağlıklı ve selâmette iken) secde etmeye davet olunmuşlardı.
44.Artık bu sözü yalanlayan kişileri Bana bırak. Yakında onları bilmedikleri bir yerden tedricen (yavaş yavaş azaba) yaklaştıracağız.
45.Ve Ben, onlara mühlet veriyorum. Muhakkak ki Benim tuzağım, çok kuvvetlidir.
46.Yoksa onlardan ücret mi istiyorsun? Böylece onlar ağır bir borç altındalar mı?
47.Veya gayb (bilinmeyen âlemler), onların yanında da, artık onlar mı yazıyorlar?
48.Artık Rabbinin hükmüne sabret. Ve balık sahibi (Yunus A.S) gibi olma. O, çok hüzünlü, gamlı olarak (Rabbine) nida etmişti.
49.Eğer O’nun Rabbinden kendisine bir ni’met yetişmese idi, mutlaka O, zemmolunmuş (kınanmış) olarak boş araziye atılmış olacaktı.
50.Fakat O’nun Rabbi, kendisini seçti, böylece O’nu salihlerden kıldı.
51.Ve inkâr edenler, zikri (Kur’ân’ı) işittikleri zaman gerçekten seni, neredeyse gözleri ile devirirler. Ve: “Muhakkak ki o, gerçekten mecnundur (delidir).” derler.
52.Ve O (Kur’ân), âlemlere zikirden (öğütten) başka bir şey değildir.