47.Ve şöyle diyorlardı: “Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Biz gerçekten, mutlaka beas mı edileceğiz (yeniden mi diriltileceğiz)?”
48.Ve evvelki (bizden önce ölen) babalarımız (atalarımız) da mı?
49.De ki: “Muhakkak ki evvelkiler ve sonrakiler de (diriltilecek).”
50.Malûm (bilinen) günün, belirlenmiş bir vaktinde mutlaka toplanılmış olacaklardır.
51.Sonra siz, ey gerçekten dalâlette olan yalanlayıcılar!
52.Siz mutlaka zakkum ağacından yiyecek olanlarsınız.
53.Böylece karınlarını onunla dolduracak olanlarsınız.
54.Sonra da onun üzerine hamimden (kaynar sudan) içecek olanlarsınız.
55.Öyle ki, içtikçe susayan hasta develerin içişi gibi içecek olanlarsınız.
56.(İşte) bu, onların dîn günündeki ziyafetleridir.
57.Sizi Biz, Biz yarattık. Hâlâ tasdik etmiyorsanız.
58.Öyleyse akıttığınız meni nedir, gördünüz mü (ne olduğunu idrak ettiniz mi)?
59.Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan Biz miyiz?
60.Sizin aranızda ölümü Biz, Biz takdir ettik. Ve Biz, önüne geçilmiş (veya geçilebilecek) olan değiliz (bu takdirimizi kimse bozamaz).
61.Sizin (dünya hayatındaki) emsallerinizi (bedenlerinizi), (ölümle) değiştirmemiz ve (ahiret âlemi için) sizi, bilmediğiniz bir şekilde (yeniden) yaratmamızda (Bizi geçecek yoktur).
62.Ve andolsun ki, ilk neş’eti (yaratılışı) bildiniz, hâlâ tezekkür (tefekkür) etmiyorsanız.
63.Öyleyse ektiğiniz ekin nedir (onu) gördünüz mü? (Her bitkinin tohumundan kendi türüne has yeni bir bitkinin yetişmesi için gerekli olan şifrelerin ve gelişim programının, ektiğiniz tohum içinde saklı olduğunu biliyor musunuz, idrak ediyor musunuz?)
64.Onu siz mi yetiştiriyorsunuz, yoksa onu yetiştiren Biz miyiz?
65.Eğer Biz dileseydik, elbette onu kuru ot kılardık (yapardık). O zaman siz şaşırıp kalırdınız.