إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ ﴿٦﴾
6.İzhum aleyhâ kuûd(kuûdun).
Ki onlar, onun (ateşin) etrafında oturmuşlardı.
وَهُمْ عَلَى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ ﴿٧﴾
7.Ve hum alâ mâ yef’alûne bil mu’minîne şuhûd(şuhûdun).
Ve onlar, mü’minlere yaptıkları şeyleri seyrediyorlardı.
وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ ﴿٨﴾
8.Ve mâ nekamû minhum illâ en yu’minû billâhil azîzil hamîd(hamîdi).
Ve onlardan intikam almaları, Aziz ve Hamîd olan Allah’a îmân etmelerinden başka bir şey için değildi.