وَإِذَا انقَلَبُواْ إِلَى أَهْلِهِمُ انقَلَبُواْ فَكِهِينَ ﴿٣١﴾
31.Ve izânkalebû ilâ ehlihimunkalebû fekihîn(fekihîne).
Ve ailelerine döndükleri zaman neşeyle dönerler.
وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَؤُلَاء لَضَالُّونَ ﴿٣٢﴾
32.Ve izâ raevhum kâlû inne hâulâi le dâllûn(dâllûne).
Ve onları gördükleri zaman: “Muhakkak ki onlar gerçekten dalâlette olanlardır.” dediler.
وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ ﴿٣٣﴾
33.Ve mâ ursilû aleyhim hâfızîn(hâfızîne).
Ve onlar, onların (âmenû olanların) üzerine gözetici olarak gönderilmediler.