إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ ﴿٢٢﴾
22.İnnel ebrâre le fî naîm(naîmi).
Muhakkak ki ebrar olanlar, elbette ni’metler içindedir.
عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ ﴿٢٣﴾
23.Alâl erâiki yanzurûn(yanzurûne).
Tahtlar üzerinde (oturup) seyrederler.
تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ ﴿٢٤﴾
24.Ta’rifu fî vucûhihim nadraten naîm(naîmi).
Sen, ni’metin pırıltısını (sevincini), onların yüzlerinde görüp anlarsın.