Edize.Com Kuran
İletişim Sitemap
SÛRELER

Tekvîr sûresinin meali, Arapça ve Türkçe okunuşu

Mekke'de inmiştir, 29 (yirmidokuz) âyettir. Sûrenin başında güneşin dürülmesinden söz edilmiş ve adını da buradan almıştır. Sûrenin söz dizisinde, ihtiva ettiği konuya ilişkin anlamları yankılandıran ve güçlendiren mükemmel bir musikî taklit edilemez bir âhenk vardır.
إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ ﴿١﴾
1.İzâş şemsu kuvvirat.
Güneş bürülüp dürüldüğü zaman.
وَإِذَا النُّجُومُ انكَدَرَتْ ﴿٢﴾
2.Ve izân nucûmunkederat.
Ve yıldızlar solduğu (enerjilerini tükettiği) zaman.
وَإِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْ ﴿٣﴾
3.Ve izâl cibâlu suyyirat.
Ve dağlar yürütüldüğü zaman.
وَإِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْ ﴿٤﴾
4.Ve izâl ışâru uttılet.
Ve yüklü develer salındığı (başıboş bırakıldığı), kıymetli dünya malları terkedildiği zaman.
وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ ﴿٥﴾
5.Ve izâl vuhûşu huşirat.
Ve vahşi hayvanlar toplandığı zaman.
وَإِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْ ﴿٦﴾
6.Ve izâl bihâru succirat.
Ve denizler ateşlendiği zaman.
وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ ﴿٧﴾
7.Ve izân nufûsu zuvvicet.
Ve nefsler eşleştirildiği (fizik vücutla birleştiği) zaman.
وَإِذَا الْمَوْؤُودَةُ سُئِلَتْ ﴿٨﴾
8.Ve izâl mev’ûdetu suilet.
Ve diri olarak toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman.
بِأَيِّ ذَنبٍ قُتِلَتْ ﴿٩﴾
9.Bi eyyi zenbin kutilet.
Hangi günah sebebi ile öldürüldü?
وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ ﴿١٠﴾
10.Ve izâs suhufu nuşirat.
Ve sayfalar (amel defteri) açıldığı (hayat filmi oynatıldığı) zaman.
وَإِذَا السَّمَاء كُشِطَتْ ﴿١١﴾
11.Ve izâs semâu kuşitat.
Ve sema (mekânlarından) sıyrılıp kaldırıldığı (perdeler açıldığı) zaman.
وَإِذَا الْجَحِيمُ سُعِّرَتْ ﴿١٢﴾
12.Ve izâl cahîmu su’ırat.
Ve cehennem kızıştırıldığı (şiddetle alevlendirildiği) zaman.
وَإِذَا الْجَنَّةُ أُزْلِفَتْ ﴿١٣﴾
13.Ve izâl cennetu uzlifet.
Ve cennet yaklaştırıldığı zaman.
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَّا أَحْضَرَتْ ﴿١٤﴾
14.Alimet nefsun mâ ahdarat.
Her nefs, hazırlamış olduğunu bilmiş olacak (hayat filminde yaptıklarının hepsini görecek).
فَلَا أُقْسِمُ بِالْخُنَّسِ ﴿١٥﴾
15.Fe lâ uksimu bil hunnes(hunnesi).
Bundan sonra hayır, hünnese (merkezî çekim kuvvetine) yemin ederim.
الْجَوَارِ الْكُنَّسِ ﴿١٦﴾
16.El cevâril kunnes(kunnesi).
Cevalan edene (merkezî çekim kuvvetinin etrafında, yörüngede dönene).
وَاللَّيْلِ إِذَا عَسْعَسَ ﴿١٧﴾
17.Vel leyli izâ as’as(as’ase).
Ve kararmaya başladığı an geceye.
وَالصُّبْحِ إِذَا تَنَفَّسَ ﴿١٨﴾
18.Ves subhı izâ teneffes(teneffese).
Ve ağarmaya başladığı zaman sabaha (yemin ederim ki).
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ ﴿١٩﴾
19.İnnehu le kavlu resûlin kerimin.
Muhakkak ki O (Kur’ân), gerçekten Kerim Resûl’ün sözüdür.
ذِي قُوَّةٍ عِندَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ ﴿٢٠﴾
20.Zî kuvvetin inde zîl arşi mekîn(mekînin).
Yüce arşın sahibinin yanında büyük şeref (makam ve itibar) sahibidir.
مُطَاعٍ ثَمَّ أَمِينٍ ﴿٢١﴾
21.Mutâın semme emîn(emînin).
O, kendisine itaat edilen, orada emin olandır.
وَمَا صَاحِبُكُم بِمَجْنُونٍ ﴿٢٢﴾
22.Ve mâ sâhıbukum bi mecnûn(mecnûnin).
Ve sizin arkadaşınız mecnun (deli) değildir.
وَلَقَدْ رَآهُ بِالْأُفُقِ الْمُبِينِ ﴿٢٣﴾
23.Ve lekad raâhu bil ufukıl mubîn(mubîni).
Ve andolsun (resûl), O’nu (Cebrail A.S’ı) ufukta apaçık gördü.
وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَنِينٍ ﴿٢٤﴾
24.Ve mâ huve alâl gaybi bi danîn(danînin).
Ve o, gaybta vahyolunanı saklayıcı değildir (aynen tebliğ eder).
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ ﴿٢٥﴾
25.Ve mâ huve bi kavli şeytânin racîm( racîmin).
Ve O (Kur’ân), taşlanmış şeytanın sözü değildir.
فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ ﴿٢٦﴾
26.Fe eyne tezhebûn(tezhebûne).
Öyleyse siz nereye gidiyorsunuz?
إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ ﴿٢٧﴾
27.İn huve illâ zikrun lil âlemîn(âlemîne).
O sadece âlemler için bir zikirdir.
لِمَن شَاء مِنكُمْ أَن يَسْتَقِيمَ ﴿٢٨﴾
28.Li men şâe minkum en yestekîm(yestekîme).
O, içinizden, istikamet üzere olmak (Allah’a yönelmek) isteyen kimse içindir.
وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ ﴿٢٩﴾
29.Ve mâ teşâûne illâ en yeşâallâhu rabbul âlemîn(âlemîne).
Ve âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
< 80. Abese Sûresi - 82. İnfitâr Sûresi >