ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ ﴿١٥﴾
15.Summe yatmau en ezîd(ezîde).
Sonra (daha da) artırmamı ister.
كَلَّا إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا ﴿١٦﴾
16.Kellâ, innehu kâne li âyâtinâ anîdâ(anîden).
Hayır, asla. Muhakkak ki o Bizim âyetlerimize karşı (inkâr etmekte) inatçı oldu.
سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا ﴿١٧﴾
17.Se urhikuhu saûdâ(saûden).
Yakında onu sarp bir yokuşa (ateşten bir dağa) süreceğim.