وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ ﴿٩﴾
9.Ve tekûnul cibâlu kel ıhni.
Ve dağlar (atılmış) rengârenk yün parçaları gibi olacak.
وَلَا يَسْأَلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا ﴿١٠﴾
10.Ve lâ yes’elu hamîmun hamîmâ(hamîmen).
Ve (o gün) hiçbir dost, başka bir dostu sormaz.
يُبَصَّرُونَهُمْ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَنِيهِ ﴿١١﴾
11.Yubassarûnehum yeveddul mucrimu lev yeftedî min azâbi yevmi izin bi benîhi.
Onlar birbirlerine gösterilirler, günahkâr olan izin günü, azaptan kurtulmak için, oğullarını fidye olarak verebilmeyi temenni eder.