فَمَا كَانَ دَعْوَاهُمْ إِذْ جَاءهُمْ بَأْسُنَا إِلاَّ أَن قَالُواْ إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ ﴿٥﴾
5.Fe mâ kâne da’vâhum iz câehum be’sunâ illâ en kâlû innâ kunnâ zâlimîn(zâlimîne).
Azabımız onlara geldiği zaman, onların duaları (yalvarmaları): “Muhakkak ki; biz zalimler olduk.” demekten başka bir şey olmadı.
فَلَنَسْأَلَنَّ الَّذِينَ أُرْسِلَ إِلَيْهِمْ وَلَنَسْأَلَنَّ الْمُرْسَلِينَ ﴿٦﴾
6.Fe le nes’elennellezîne ursile ileyhim ve le nes’elennel murselîn(murselîne).
O zaman kendilerine resûller gönderilen kimselere ve gönderilen resûllere muhakkak soracağız.
فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِم بِعِلْمٍ وَمَا كُنَّا غَآئِبِينَ ﴿٧﴾
7.Fe le nekussanne aleyhim bi ilmin ve mâ kunnâ gâibîn(gâibîne).
Öyleyse onlara, mutlaka bir ilim ile anlatacağız. Biz gaibler (onların yaptıklarından habersiz) değildik.