فَهَلْ تَرَى لَهُم مِّن بَاقِيَةٍ ﴿٨﴾
8.Fe hel terâ lehum min bâkıyetin.
Artık onlara ait bir bakiye (geriye kalan bir şey) var mı, görüyor musun?
وَجَاء فِرْعَوْنُ وَمَن قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِ ﴿٩﴾
9.Ve câe fir’avnu ve men kablehu vel mu’tefikâtu bil hâtıeti.
Ve firavun ve ondan öncekiler ve şehirleri alt üst olan kimseler o büyük hata ile geldiler (kıyâmeti, hesap vermeyi, ceza görmeyi inkâr etmişlerdi).
فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَّابِيَةً ﴿١٠﴾
10.Fe asav resûle rabbihim fe ehazehum ahzeten râbiyeten.
Böylece, Rab’lerinin Resûl’üne isyan ettiler. Bunun üzerine onları şiddetli bir yakalamayla yakaladı.