وَغَدَوْا عَلَى حَرْدٍ قَادِرِينَ ﴿٢٥﴾
25.Ve gadev alâ hardin kâdirîn(kâdirîne).
Ve (yoksulları) men etmeye güçleri yetecek (diye) sabah erkenden gittiler.
فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ ﴿٢٦﴾
26.Fe lemmâ raevhâ kâlû innâ le dâllûn(dâllûne).
Fakat onu (bostanın halini) görünce: “Muhakkak ki biz, gerçekten dalâlette olan kimseleriz.” dediler.
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ ﴿٢٧﴾
27.Bel nahnu mahrûmûn(mahrûmûne).
Hayır, biz mahrum olan kimseleriz.