فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِّن رَّبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ ﴿١٩﴾
19.Fe tâfe aleyhâ tâifun min rabbike ve hum nâimûn(nâimûne).
Fakat onlar uyuyorken, Rabbin tarafından gönderilen bir afet onun (bostan mahsullerinin) üzerinde dolaştı.
فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ ﴿٢٠﴾
20.Fe asbahat kes sarîm(sarîmi).
Böylece (mahsul) simsiyah oldu (bahçe kara toprak gibi oldu).
فَتَنَادَوا مُصْبِحِينَ ﴿٢١﴾
21.Fe tenâdev musbihîn(musbihîne).
Nihayet sabah olunca birbirlerine seslendiler.