Edize.Com Kuran En'âm Sûresi
İletişim Sitemap
SÛRELER
AYETLER
151

En'âm sûresi 151. ayetin Türkçe okunuşu, Arapça okunuşu ve meali

قُلْ هَلُمَّ شُهَدَاءكُمُ الَّذِينَ يَشْهَدُونَ أَنَّ اللّهَ حَرَّمَ هَذَا فَإِن شَهِدُواْ فَلاَ تَشْهَدْ مَعَهُمْ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاء الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَالَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ وَهُم بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ ﴿١٥٠﴾
150.Kul helumme şuhedâekumullezîne yeşhedûne ennallâhe harrame hâzâ, fe in şehidû fe lâ teşhed meahum, ve lâ tettebi’ ehvâellezîne kezzebû bi âyâtinâ vellezîne lâ yu’minûne bil âhirati ve hum bi rabbihim ya’dilûn(ya’dilûne).
“Allah’ın bunu haram kıldığına şahitlik eden şahitlerinizi getirin.” de. Artık şâyet onlar şahitlik ederlerse, onlarla beraber sen şahitlik etme. Ahirete inanmayan ve âyetlerimizi yalanlayan kimselerin heveslerine tâbî olma. Ve onlar, Rab’lerine eş tutuyorlar (ortak koşuyorlar).
قُلْ تَعَالَوْاْ أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ أَلاَّ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَلاَ تَقْتُلُواْ أَوْلاَدَكُم مِّنْ إمْلاَقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ وَلاَ تَقْرَبُواْ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَلاَ تَقْتُلُواْ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللّهُ إِلاَّ بِالْحَقِّ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ ﴿١٥١﴾
151.Kul teâlev etlu mâ harrame rabbukum aleykum ellâ tuşrikû bihî şey’â(şey’en), ve bil vâlideyni ihsânâ(ihsânen), ve lâ taktulû evlâdekum min imlak(imlakin), nahnu nerzukukum ve iyyâhum, ve lâ takrabûl fevâhışe mâ zahera minhâ ve mâ batan(batane), ve lâ taktulûn nefselletî harramallâhu illâ bil hakk(hakkı), zâlikum vassâkum bihî leallekum ta’kılûn(ta’kılûne).
De ki: “Gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım; O’na bir şeyi ortak koşmayın. Anne, babaya ihsanla davranın. Yokluk (fakirlik) sebebiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de yalnız Biz rızıklandırırız. Kötülüğün açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haklı olmanız hariç kimseyi öldürmeyin ki; onu Allah haram kıldı. İşte bunları size vasiyet (emir) etti. Böylece siz, akıl edersiniz.”
وَلاَ تَقْرَبُواْ مَالَ الْيَتِيمِ إِلاَّ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّى يَبْلُغَ أَشُدَّهُ وَأَوْفُواْ الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ لاَ نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا وَإِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُواْ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى وَبِعَهْدِ اللّهِ أَوْفُواْ ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ ﴿١٥٢﴾
152.Ve lâ takrabû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddehu, ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah’ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.
151