وَلَقَدِ اسْتُهْزِئَ بِرُسُلٍ مِّن قَبْلِكَ فَحَاقَ بِالَّذِينَ سَخِرُواْ مِنْهُم مَّا كَانُواْ بِهِ يَسْتَهْزِؤُونَ ﴿١٠﴾
10.Ve lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe hâka billezîne sehırû minhum mâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).
Ve andolsun ki; senden önceki resûllerle de alay edilmişti. Böylece alay etmiş oldukları şey, onlardan alay edenleri kuşattı.
قُلْ سِيرُواْ فِي الأَرْضِ ثُمَّ انظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ ﴿١١﴾
11.Kul sîrû fîl ardı summenzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
De ki: “Yeryüzünde dolaşın. Sonra bakın, yalanlayanların akıbeti nasıl oldu.”
قُل لِّمَن مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ قُل لِلّهِ كَتَبَ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لاَ رَيْبَ فِيهِ الَّذِينَ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ ﴿١٢﴾
12.Kul li men mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kul lillâh(lillâhi), ketebe alâ nefsihir rahmete, le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ raybe fîhi, ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne).
De ki : “Semalarda ve yeryüzünde olan şeyler kimin?” “Hepsi Allah’ındır!” de. Allahû Tealâ, kendi üzerine rahmeti yazdı. Hakkında şüphe olmayan kıyâmet gününde, sizleri mutlaka toplayacak. O kimseler ki; nefslerini hüsrana düşürdüler, onlar mü’min değildirler.