وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ ﴿٨٢﴾
82.Ve tec’alûne rızkakum ennekum tukezzibûn(tukezzibûne).
Ve siz, yalanlamış olmanızı kendinize rızık ediniyorsunuz. (Kur’ân’daki sözlerin âlemlerin Rabbi tarafından indirildiğinden şüphe ettiğiniz için rızkınız, nasibiniz sadece yalanlamak oluyor.)
فَلَوْلَا إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ ﴿٨٣﴾
83.Fe lev lâ izâ belegatil hulkûm(hulkûme).
O halde can boğaza gelmiş olsa değil mi ki (siz öylece).
وَأَنتُمْ حِينَئِذٍ تَنظُرُونَ ﴿٨٤﴾
84.Ve entum hîne izin tenzurûn(tenzurûne).
Ve siz, o anda (ona öylece, bir yardım yapamayarak sadece) bakarsınız.