أَفَرَأَيْتُمُ النَّارَ الَّتِي تُورُونَ ﴿٧١﴾
71.E fe raeytumun nârelletî tûrûn(tûrûne).
Ayrıca o yaktığınız ateşi gördünüz mü?
أَأَنتُمْ أَنشَأْتُمْ شَجَرَتَهَا أَمْ نَحْنُ الْمُنشِؤُونَ ﴿٧٢﴾
72.E entum enşe’tum şeceratehâ em nahnul munşiûn(munşiûne).
Onun ağacını siz mi inşa ettiniz, yoksa inşa eden (halkeden) Biz miyiz?
نَحْنُ جَعَلْنَاهَا تَذْكِرَةً وَمَتَاعًا لِّلْمُقْوِينَ ﴿٧٣﴾
73.Nahnu cealnâhâ tezkiraten ve metâan lil mukvîn(mukvîne).
Biz, onu (ateşi) bir ibret ve çöl yolcuları (sahrada konaklayanlar) için bir meta (ısı ve ışık kaynağı) kıldık.