قُلْ إِنَّ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ ﴿٤٩﴾
49.Kul innel evvelîne vel âhirîn(âhirîne).
De ki: “Muhakkak ki evvelkiler ve sonrakiler de (diriltilecek).”
لَمَجْمُوعُونَ إِلَى مِيقَاتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ ﴿٥٠﴾
50.Le mecmûûne ilâ mîkâti yevmin ma’lûm(ma’lûmin).
Malûm (bilinen) günün, belirlenmiş bir vaktinde mutlaka toplanılmış olacaklardır.
ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا الضَّالُّونَ الْمُكَذِّبُونَ ﴿٥١﴾
51.Summe innekum eyyuhâd dâllûnel mukezzibûn(mukezzibûne).
Sonra siz, ey gerçekten dalâlette olan yalanlayıcılar!