وَمَا أَمْرُنَا إِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ ﴿٥٠﴾
50.Ve mâ emrunâ illâ vâhıdetun ke lemhın bil basar(basari).
Ve Bizim emrimiz, tek bir emirden başka bir şey değildir, gözün bir anlık bakışı gibidir.
وَلَقَدْ أَهْلَكْنَا أَشْيَاعَكُمْ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ﴿٥١﴾
51.Ve lekad ehleknâ eşyâakum fe hel min muddekir(muddekirin).
Ve andolsun ki, sizin gibi olanları helâk ettik. Buna rağmen tezekkür eden (ibret alan) var mı?
وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ ﴿٥٢﴾
52.Ve kullu şey’in fealûhu fîz zubur(zuburi).
Ve onların yaptıkları herşey (semavî) kitaplarda vardır.