أَمْ لِلْإِنسَانِ مَا تَمَنَّى ﴿٢٤﴾
24.Em lil insâni mâ temennâ.
Yoksa insan için sadece temenni ettiği (istediği) şey mi var?
فَلِلَّهِ الْآخِرَةُ وَالْأُولَى ﴿٢٥﴾
25.Fe lillâhil âhiratu vel ûlâ.
Fakat evvel de, ahir de Allah’ındır (dünya da, ahiret de Allah’ındır).
وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاء وَيَرْضَى ﴿٢٦﴾
26.Ve kem min melekin fîs semâvâti lâ tugnî şefâatuhum şey’en illâ min ba’di en ye’zenallâhu limen yeşâu ve yerdâ.
Ve göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri (hiç)bir şeyle (hiçbir şekilde) fayda vermez. Allah’ın dilediği ve razı olduğu (tasarruf rızasına sahip) kimseye (devrin imamına) izin vermesinden sonrası hariç.