قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لاَ تَغْلُواْ فِي دِينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلاَ تَتَّبِعُواْ أَهْوَاء قَوْمٍ قَدْ ضَلُّواْ مِن قَبْلُ وَأَضَلُّواْ كَثِيرًا وَضَلُّواْ عَن سَوَاء السَّبِيلِ ﴿٧٧﴾
77.Kul yâ ehlel kitâbi, lâ taglû fî dînikum gayral hakkı ve lâ tettebiû ehvâe kavmin kad dallû min kablu ve edallû kesîren ve dallû an sevâis sebîl(sebîli).
De ki; “Ey Kitap Ehli! Dîninizde haksız yere (taşkınlık yapıp) haddi aşmayın. Ve daha önce dalâlete düşmüş ve birçoklarını da dalâlete düşürmüş ve de sevvâ edilmiş yoldan sapmış olan bir kavmin hevâlarına uymayın.”
لُعِنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَى لِسَانِ دَاوُودَ وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ذَلِكَ بِمَا عَصَوا وَّكَانُواْ يَعْتَدُونَ ﴿٧٨﴾
78.Luinellezîne keferû min benî isrâîle alâ lisâni dâvude ve îsâbni meryem(meryeme) zâlike bimâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne).
İsrailoğulları’ndan inkâr edenler, Hz. Dâvud (a.s) ve Meryem oğlu İsâ’nın diliyle lânetlendiler. Bu, onların isyan etmeleri, taşkınlık yapıp haddi aşmaları sebebiyledir.
كَانُواْ لاَ يَتَنَاهَوْنَ عَن مُّنكَرٍ فَعَلُوهُ لَبِئْسَ مَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ ﴿٧٩﴾
79.Kânû lâ yetenâhevne an munkerin fealûhu lebi’se mâ kânû yef’alûn(yef’alûne).
Yaptıkları kötülüklerden birbirlerini vazgeçirmeye (mani olmaya) çalışmıyorlardı. Yaptıkları şey ne kötü...