وَنَعْمَةٍ كَانُوا فِيهَا فَاكِهِينَ ﴿٢٧﴾
27.Ve na’metin kânû fîhâ fâkihîn(fâkihîne).
Ve orada zevk içinde yaşadıkları ni’metler (terkettiler).
كَذَلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا قَوْمًا آخَرِينَ ﴿٢٨﴾
28.Kezâlike ve evrasnâhâ kavmen âharîn(âharîne).
İşte, böyle. Ve sonraki kavmi onlara varis kıldık.
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاء وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنظَرِينَ ﴿٢٩﴾
29.Fe mâ beket aleyhimus semâu vel ardu ve mâ kânû munzarîn(munzarîne).
Onlara yer ve gök ağlamadı. Ve onlara mühlet verilmedi.