وَمِنْ آيَاتِهِ أَنَّكَ تَرَى الْأَرْضَ خَاشِعَةً فَإِذَا أَنزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاء اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ إِنَّ الَّذِي أَحْيَاهَا لَمُحْيِي الْمَوْتَى إِنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ﴿٣٩﴾
39.Ve min âyâtihî enneke terâl arda hâşiaten fe izâ enzelnâ aleyhâl mâehtezzet ve rabet, innellezî ahyâhâ le muhyîl mevtâ, innehu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Ve onun âyetlerindendir ki, arzı gerçekten kurumuş görürsün. Onun üzerine su indirdiğimiz zaman hareketlenir ve kabarır. Muhakkak ki ona (arza) hayat veren (Allah), elbette ölülere de hayat verendir. Muhakkak ki O, herşeye kaadirdir.
إِنَّ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي آيَاتِنَا لَا يَخْفَوْنَ عَلَيْنَا أَفَمَن يُلْقَى فِي النَّارِ خَيْرٌ أَم مَّن يَأْتِي آمِنًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ ﴿٤٠﴾
40.İnnellezîne yulhıdûne fî âyâtinâ lâ yahfevne aleynâ, e fe men yulkâ fîn nâri hayrun em men ye’tî âminen yevmel kıyâmeti, i’melû mâ şi’tum innehu bimâ ta’melûne basîr(basîrun).
Muhakkak ki, âyetlerimizde saptırma yapanlar, Bize gizli kalmazlar. Kıyâmet günü ateşin içine konulanlar mı yoksa Bize emin olarak gelenler mi hayırlıdır? Dilediğinizi yapın. Muhakkak ki O, yaptıklarınızı en iyi görendir.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِالذِّكْرِ لَمَّا جَاءهُمْ وَإِنَّهُ لَكِتَابٌ عَزِيزٌ ﴿٤١﴾
41.İnnellezîne keferû biz zikri lemmâ câehum, ve innehu le kitâbun azîz(azîzun).
Gerçekten onlar, kendilerine zikir (Kur’ân) geldiği zaman (O’nu) inkâr ettiler. Ve muhakkak ki O, Azîz (yüce ve şerefli) bir Kitap’tır.