إِن تُبْدُواْ خَيْرًا أَوْ تُخْفُوهُ أَوْ تَعْفُواْ عَن سُوَءٍ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ عَفُوًّا قَدِيرًا ﴿١٤٩﴾
149.İn tubdû hayran ev tuhfûhu ev ta’fû an sûin fe innallâhe kâne afuvven kadîrâ(kadîran).
Şayet bir hayrı açıklarsanız ya da gizlerseniz veya bir kötülüğü affederseniz, o zaman muhakkak ki Allah da affedicidir, (her şeye) kaadirdir.
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَيُرِيدُونَ أَن يُفَرِّقُواْ بَيْنَ اللّهِ وَرُسُلِهِ وَيقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَن يَتَّخِذُواْ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً ﴿١٥٠﴾
150.İnnellezîne yekfurûne billâhi ve rusulihî ve yurîdûne en yuferrikû beynallâhi ve rusulihî ve yekûlûne nu’minu bi ba’din ve nekfuru bi ba’dın, ve yurîdûne en yettehızû beyne zâlike sebîlâ(sebîlen).
Muhakkak ki onlar, Allah’ı ve O'nun resûllerini inkâr ederler ve Allah ile O’nun resûlleri arasında ayırım yapmak isterler. Ve “Bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz.” derler. Ve de, bunların (küfürle îmânın) arasında bir yol ittihaz etmek isterler.
أُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا ﴿١٥١﴾
151.Ulâike humul kâfirûne hakkâ(hakkan), ve a’tednâ lil kâfirîne azâben muhînâ(muhînen).
İşte onlar, onlar gerçek kâfirlerdir. Ve Biz, kâfirler için “alçaltıcı azap” hazırladık.