وَاذْكُرْ عَبْدَنَا أَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍ ﴿٤١﴾
41.Vezkur abdenâ eyyûb(eyyûbe), iz nâdâ rabbehû ennî messeniyeş şeytânu bi nusbin ve azâb(azâbin).
Ve kulumuz Eyüp (A.S)’ı zikret (hatırla). Rabbine şöyle seslenmişti: "Muhakkak ki şeytan, bana dert ve azap dokundurdu."
ارْكُضْ بِرِجْلِكَ هَذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ ﴿٤٢﴾
42.Urkud bi riclike, hâzâ mugteselun bâridun ve şerâb(şerâbun).
Ayağın ile (yere) vur. (İşte) bu serin, yıkanılacak ve içilecek su.
وَوَهَبْنَا لَهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنَّا وَذِكْرَى لِأُوْلِي الْأَلْبَابِ ﴿٤٣﴾
43.Ve vehebnâ lehû ehlehu ve mislehum meahum rahmeten minnâ ve zikrâ li ulîl elbâb(elbâbi).
Ve Bizden bir rahmet ve ulûl’elbaba zikir olarak, ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha bağışladık.