فَتَوَلَّوْا عَنْهُ مُدْبِرِينَ ﴿٩٠﴾
		90.Fe tevellev anhu mudbirîn(mudbirîne).
		Bunun üzerine ona arkalarını dönüp gittiler.
	 
	
		فَرَاغَ إِلَى آلِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ ﴿٩١﴾
		91.Ferâga ilâ âlihetihim fe kâle e lâ te’kulûn(te’kulûne).
		Onların ilâhları ile ilgilendi ve: "Yani (siz yemek) yemiyor musunuz?" dedi.
	 
	
		مَا لَكُمْ لَا تَنطِقُونَ ﴿٩٢﴾
		92.Mâ lekum lâ tentıkûn(tentıkûne).
		Yoksa siz konuşmuyor musunuz?