فَإِنَّهُمْ لَآكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِؤُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ ﴿٦٦﴾
66.Fe innehum le âkilûne minhâ fe mâliûne minhâl butûn(butûni).
Muhakkak ki onlar, mutlaka ondan (zakkum ağacından) yiyecek, böylece onunla karınlarını dolduracak (doyuracak) olanlardır.
ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِّنْ حَمِيمٍ ﴿٦٧﴾
67.Summe inne lehum aleyhâ le şevben min hamîm(hamîmin).
Sonra da muhakkak ki onlar için onun üstüne, mutlaka hamim (kaynar su) karıştırılmış (içecek) vardır.
ثُمَّ إِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَإِلَى الْجَحِيمِ ﴿٦٨﴾
68.Summe inne merciahum le ilâl cahîm(cahîmi).
Sonra muhakkak ki onların mercileri (dönüşleri), kesinlikle cehennemedir.