أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَئِنَّا لَمَدِينُونَ ﴿٥٣﴾
53.E izâ mitnâ ve kunnâ turâben ve izâmen e innâ le medînûn(medînûne).
Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Gerçekten biz mutlaka cezalandırılacak olanlar mıyız?
قَالَ هَلْ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ ﴿٥٤﴾
54.Kâle hel entum muttaliûn(muttaliûne).
"Siz muttali olanlar mısınız (onun halini yakînen bilenler misiniz)?" dedi.
فَاطَّلَعَ فَرَآهُ فِي سَوَاء الْجَحِيمِ ﴿٥٥﴾
55.Fettalea fe raâhu fî sevâil cahîm(cahîmi).
O zaman (onun haline) muttali oldu. Ve böylece onu ateşin ortasında gördü.