وَإِنْ كَانُوا لَيَقُولُونَ ﴿١٦٧﴾
167.Ve in kânû le yekûlûn(yekûlûne).
Ve onlar mutlaka, sadece (şöyle) diyorlardı.
لَوْ أَنَّ عِندَنَا ذِكْرًا مِّنْ الْأَوَّلِينَ ﴿١٦٨﴾
168.Lev enne indenâ zikran minel evvelîn(evvelîne).
Keşke bizim yanımızda (elimizde) evvelkilere verilenlerden bir zikir (bir kitap) olsaydı.
لَكُنَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ ﴿١٦٩﴾
169.Le kunnâ ibâdallâhil muhlasîn(muhlasîne).
(O zaman) mutlaka biz, Allah’ın muhlis kullarından olurduk.