وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ ﴿١١٦﴾
116.Ve nasarnâhum fe kânû humul gâlibîn(gâlibîne).
Ve onlara yardım ettik. Böylece gâlip gelenler onlar oldu.
وَآتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَبِينَ ﴿١١٧﴾
117.Ve âteynâ humâl kitâbel mustebîn(mustebîne).
Ve ikisine (hakikati) açıklayan kitabı verdik.
وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ ﴿١١٨﴾
118.Ve hedeynâ humâs sırâtal mustakîm(mustakîme).
Ve ikisini (de) Sıratı Mustakîm'e hidayet ettik (ulaştırdık).