وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ ﴿١١٥﴾
115.Ve necceynâ humâ ve kavme humâ minel kerbil azîm(azîmi).
Ve ikisini ve onların kavimlerini kerbil azîmden (büyük üzüntüden) kurtardık.
وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ ﴿١١٦﴾
116.Ve nasarnâhum fe kânû humul gâlibîn(gâlibîne).
Ve onlara yardım ettik. Böylece gâlip gelenler onlar oldu.
وَآتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَبِينَ ﴿١١٧﴾
117.Ve âteynâ humâl kitâbel mustebîn(mustebîne).
Ve ikisine (hakikati) açıklayan kitabı verdik.