إِنَّ هَذَا لَهُوَ الْبَلَاء الْمُبِينُ ﴿١٠٦﴾
106.İnne hâzâ le huvel belâul mubîn(mubînu).
Muhakkak ki bu, kesin olarak apaçık bir imtihandır.
وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ ﴿١٠٧﴾
107.Ve fedeynâhu bi zibhın azîm(azîmin).
Ve ona büyük bir kurbanı fidye (oğluna karşı bedel olarak) verdik.
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ ﴿١٠٨﴾
108.Ve teraknâ aleyhi fîl âhirîn(âhirîne).
Sonrakiler arasında ona (şerefli bir anı) bıraktık.