هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِؤُونَ ﴿٥٦﴾
56.Hum ve ezvâcuhum fî zılâlin alâl erâiki muttekiûn(muttekiûne).
Onlar ve eşleri, gölgeliklerde tahtlar üzerinde yaslanmış olanlardır.
لَهُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُم مَّا يَدَّعُونَ ﴿٥٧﴾
57.Lehum fîhâ fâkihetun ve lehum mâ yeddeûn(yeddeûne).
Orada onlar için meyveler ve istedikleri (her)şey vardır.
سَلَامٌ قَوْلًا مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ ﴿٥٨﴾
58.Selâmun kavlen min rabbin rahîm(rahîmin).
Rahîm olan Rab’ten "selâm" sözü (vardır).