قُلْ مَا سَأَلْتُكُم مِّنْ أَجْرٍ فَهُوَ لَكُمْ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ ﴿٤٧﴾
47.Kul mâ seeltukum min ecrin fe huve lekum, in ecriye illâ alâllâhi, ve huve alâ kulli şeyin şehîd(şehîdun).
De ki: "Ben sizden bir ecir (ücret) istemedim. Öyleyse o (ecriniz) sizin olsun. Benim ecrim sadece Allah’a aittir. Ve O, herşeye şahittir."
قُلْ إِنَّ رَبِّي يَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَّامُ الْغُيُوبِ ﴿٤٨﴾
48.Kul inne rabbî yakzifu bil hakkı, allâmul guyûb(guyûbi).
De ki: "Muhakkak ki benim Rabbim hakkı kazefe eder (tecelli ettirir). Bütün gaybleri (tamamiyle) bilendir."
قُلْ جَاء الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُعِيدُ ﴿٤٩﴾
49.Kul câel hakku ve mâ yubdiûl bâtılu ve mâ yuîd(yuîdu).
De ki: "Hak geldi, bâtıl (bir şey) zuhur ettiremez ve geri getiremez."