وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا ﴿٤٢﴾
42.Ve sebbihûhu bukraten ve asîlâ(asîlen).
Ve O’nu, sabah akşam tesbih edin.
هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا ﴿٤٣﴾
43.Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilân nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmâ(rahîmen).
Sizi (nefsinizin kalbini), karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât (vasıtasıyla nur) gönderen, O ve O’nun melekleridir ki O, mü’minlere Rahîm(dir). (Rahîm esmasıyla tecelli eden).
تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ وَأَعَدَّ لَهُمْ أَجْرًا كَرِيمًا ﴿٤٤﴾
44.Tahiyyetuhum yevme yelkavnehu selâmun, ve eadde lehum ecran kerîmâ(kerîmen).
O’na (Allah’a) kavuştukları gün onların tehiyyeti (mükâfatı) "selâm"dır. Ve onlara kerim (ikram edilen) bir ecir (mükâfat) hazırlanmıştır.