إِنَّ اللّهَ اصْطَفَى آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ وَآلَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ ﴿٣٣﴾
33.İnnallâhestafâ âdeme ve nûhan ve âle ibrâhîme ve âle imrâne alel âlemîn(âlemîne).
Muhakkak ki Allah, Hazreti Âdem'i, Hazreti Nuh'u, Hazreti İbrâhîm'in ailesini ve İmran ailesini, âlemlerin üstüne seçti.
ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِن بَعْضٍ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿٣٤﴾
34.Zurriyyeten ba’duhâ min ba’d(ba’din), vallâhu semîun alîm(alîmun).
(Onlar) birbirinin zürriyetindendir (neslindendir). Ve Allah Semî 'dir (en iyi işitendir), Alîm'dir (en iyi bilendir).
إِذْ قَالَتِ امْرَأَةُ عِمْرَانَ رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّي إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ﴿٣٥﴾
35.İz kâlet imraetu ımrâne rabbi innî nezertu leke mâ fî batnî muharraran fe tekabbel minnî, inneke entes semîul alîm(alîmu).
İmrân'ın eşi (Hanne): "Rabbim ben, karnımda olanı (doğacak çocuğumu), hür olarak senin için (yalnız sana itaat ve ibadet etsin diye) nezrettim (adadım). Artık (onu) benden kabul buyur. Muhakkak ki Sen Semi'sin (en iyi işitensin), Alîm'sin (en iyi bilensin)." demişti.