فَآمَنَ لَهُ لُوطٌ وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَى رَبِّي إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ﴿٢٦﴾
26.Fe âmene lehu lût (lûtun) ve kâle innî muhâcirun ilâ rabbî, innehu huvel azîzul hakîm(hakîmu).
Bundan sonra Lut (A.S), O’na (İbrâhîm (A.S)’a) îmân etti (tâbî oldu) ve dedi ki: "Muhakkak ki ben, Rabbime hicret edecek olanım (ruhumu yaşarken Allah’a ulaştıracağım). Muhakkak ki O; Azîz’dir (çok yücedir), Hakîm’dir (hüküm sahibidir)."
وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ ﴿٢٧﴾
27.Ve vehebnâ lehû ishâka ve ya’kûbe ve cealnâ fî zurriyyetihin nubuvvete vel kitâbe, ve âteynâhu ecrehu fîd dunyâ, ve innehu fîl âhırati le mines sâlihîn(sâlihîne).
Ve Biz O’na İshak’ı, Yâkub’u vehbî olarak verdik. O’nun zürriyetine peygamberlik ve kitap verdik. Dünyada O’nun ücretini verdik. O, ahirette şüphesiz salihlerden olacaktır.
وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّنَ الْعَالَمِينَ ﴿٢٨﴾
28.Ve lûtan iz kâle li kavmihî innekum le te’tûnel fâhışete mâ sebekakum bihâ min ehadin minel âlemîn(âlemîne).
Ve Lut (A.S), kavmine şöyle demişti: "Muhakkak ki siz, mutlaka sizden önce geçmiş olan âlemlerden hiçbirinin yapmadığı kötülüğe (fahişeliğe) geliyorsunuz."