قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ ﴿٩٦﴾
96.Kâlû ve hum fîhâ yahtesımûn(yahtesımûne).
Onlar (taptıkları şeyler ve onlara tapanlar) orada hasım olarak (düşmanca çekişerek) dediler ki…
تَاللَّهِ إِن كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ ﴿٩٧﴾
97.Tallâhi in kunnâ le fî dalâlin mubîn(mubînin).
Allah’a yemin olsun ki, biz mutlaka apaçık bir dalâlet içindeydik.
إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٩٨﴾
98.İz nusevvîkum bi rabbil âlemîn(âlemîne).
Âlemlerin Rabbi ile sizi (putları) bir tutuyorduk.