إِن نَّشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِم مِّن السَّمَاء آيَةً فَظَلَّتْ أَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِعِينَ ﴿٤﴾
4.İn neşe’ nunezzil aleyhim mines semâi âyeten fe zallet a’nâkuhum lehâ hâdıîn(hâdıîne).
Eğer dileseydik gökten onlara âyet indirirdik. Böylece onların boyunlarını gölgelerdi de (hükmü altına alırdı da) ona itaat ederlerdi.
وَمَا يَأْتِيهِم مِّن ذِكْرٍ مِّنَ الرَّحْمَنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِضِينَ ﴿٥﴾
5.Ve mâ ye’tîhim min zikrin miner rahmâni muhdesin illâ kânû anhu mu’ridîn(mu’ridîne).
Ve Rahmân’dan hiçbir yeni zikir (emir) gelmez ki, ondan yüz çevirmiş olmasınlar.
فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْتِيهِمْ أَنبَاء مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون ﴿٦﴾
6.Fe kad kezzebû fe se ye’tîhim enbâu mâ kânû bihî yestehziûn(yestehziûne).
Böylece onlar yalanladılar. Fakat alay etmiş oldukları şeyin haberleri onlara yakında gelecek.