أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ ﴿٢٠٤﴾
204.E fe bi azâbinâ yesta’cilûn(yesta’cilûne).
Yoksa onlar azabımızı acele mi istiyorlar?
أَفَرَأَيْتَ إِن مَّتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ ﴿٢٠٥﴾
205.E fe raeyte in metta’nâhum sinîn(sinîne).
İşte gördün mü? Onları senelerce metalandırsak bile.
ثُمَّ جَاءهُم مَّا كَانُوا يُوعَدُونَ ﴿٢٠٦﴾
206.Summe câehum mâ kânû yûadûn(yûadûne).
Sonra vaadolundukları şey (azap) onlara geldi.