فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ ﴿٢٠٣﴾
203.Fe yekûlû hel nahnu munzarûn(munzarûne).
“O zaman biz, bekletilenler (mühlet verilenler) olur muyuz?” dediler.
أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ ﴿٢٠٤﴾
204.E fe bi azâbinâ yesta’cilûn(yesta’cilûne).
Yoksa onlar azabımızı acele mi istiyorlar?
أَفَرَأَيْتَ إِن مَّتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ ﴿٢٠٥﴾
205.E fe raeyte in metta’nâhum sinîn(sinîne).
İşte gördün mü? Onları senelerce metalandırsak bile.