أَتُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ ﴿١٤٦﴾
146.E tutrakûne fî mâ hâhunâ âminîn(âminîne).
Siz, burada bulunduğunuz yerde emin olarak bırakılacak mısınız?
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ ﴿١٤٧﴾
147.Fî cennâtin ve uyûn(uyûnin).
Bahçelerde ve pınarlarda…
وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ ﴿١٤٨﴾
148.Ve zurûın ve nahlin tal’uhâ hedîm(hedîmun).
Ve ekinler, çiçekleri açılmış hurmalıklar…