إِذَا رَأَتْهُم مِّن مَّكَانٍ بَعِيدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظًا وَزَفِيرًا ﴿١٢﴾
12.İzâ raethum min mekânin baîdin semiû lehâ tegayyuzan ve zefîrâ(zefîran).
(Cehennem), onları uzaktan gördüğü zaman onun öfkesini ve uğultusunu işittiler.
وَإِذَا أُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا ﴿١٣﴾
13.Ve izâ ulkû minhâ mekânen dayyıkan mukarranîne deav hunâlike subûrâ(subûran).
Ve birbirine bağlanmış olarak oradan, dar sıkışık bir yere atıldıkları zaman orada helâk (yok) olmayı istediler.
لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا ﴿١٤﴾
14.Lâ ted’ûl yevme subûran vâhıden ved’û subûran kesîrâ(kesîren).
Bugün helâk (yok) olmayı bir defa istemeyin, defalarca isteyin.