قَالَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿١١٤﴾
114.Kâle in lebistum illâ kalîlen lev ennekum kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).
Dedi ki: “Ancak az bir zaman kaldınız. Siz bilmiş olsaydınız.”
أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ ﴿١١٥﴾
115.E fe hasibtum ennemâ halaknâkum abesen ve ennekum ileynâ lâ turceûn(turceûne).
Öyleyse Bizim, sizi abes olarak (boş yere) yarattığımızı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?
فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ ﴿١١٦﴾
116.Fe teâlallâhul melikul hakku, lâ ilâhe illâ huve, rabbul arşil kerîm(kerîmi).
İşte Hakk Melik olan Allah, çok yüce’dir. O’ndan başka İlâh yoktur. (O), kerim arş’ın Rabbidir.