يُصْهَرُ بِهِ مَا فِي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُ ﴿٢٠﴾
20.Yusheru bihî mâ fî butûnihim vel culûd(culûdu).
Onunla, onların karınlarındakiler (iç organları) ve ciltleri (derileri) eritilecek.
وَلَهُم مَّقَامِعُ مِنْ حَدِيدٍ ﴿٢١﴾
21.Ve lehum makâmıu min hadîd(hadîdin).
Ve onlar için demirden kamçılar vardır.
كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ ﴿٢٢﴾
22.Kullemâ erâdû en yahrucû minhâ min gammin uîdû fîhâ ve zûkû azâbel harîk(harîkı).
Izdıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya (geri) iade edilirler. Ve (kendilerine): “Yakıcı azabı tadın!” (denir).