قَالُوا فَأْتُوا بِهِ عَلَى أَعْيُنِ النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ ﴿٦١﴾
61.Kâlû fe’tû bihî alâ a’yunin nâsi leallehum yeşhedûn(yeşhedûne).
“Öyleyse onu, insanların gözü önüne getirin! Böylece onlar şahit olurlar.” dediler.
قَالُوا أَأَنتَ فَعَلْتَ هَذَا بِآلِهَتِنَا يَا إِبْرَاهِيمُ ﴿٦٢﴾
62.Kâlû e ente fealte hâzâ bi âlihetinâ yâ ibrâhîm(ibrâhîmu).
“Ey İbrâhîm! Bizim ilâhlarımıza bunu sen mi yaptın?” dediler.
قَالَ بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُهُمْ هَذَا فَاسْأَلُوهُمْ إِن كَانُوا يَنطِقُونَ ﴿٦٣﴾
63.Kâle bel fealehu kebîruhum hâzâ fes’elûhum in kânû yentıkûn(yentıkûne).
(İbrâhîm A.S) şöyle dedi: “Hayır, bunu onların büyüğü yaptı. Haydi eğer onlar konuşuyorlarsa (konuşabiliyorlarsa) onlara sorun!”