الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِالْغَيْبِ وَهُم مِّنَ السَّاعَةِ مُشْفِقُونَ ﴿٤٩﴾
49.Ellezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve hum mines sâati muşfikûn(muşfikûne).
Onlar, gaybde (görmedikleri halde) Rab’lerine huşû duyarlar. Ve onlar, o saatten (kıyâmet saatinden) korkanlardır.
وَهَذَا ذِكْرٌ مُّبَارَكٌ أَنزَلْنَاهُ أَفَأَنتُمْ لَهُ مُنكِرُونَ ﴿٥٠﴾
50.Ve hâzâ zikrun mubârakun enzelnâhu, e fe entum lehu munkirûn(munkirûne).
Ve bu, Bizim indirdiğimiz Mübarek Bir Zikir’dir. Siz, hâlâ O’nu inkâr edenler misiniz?
وَلَقَدْ آتَيْنَا إِبْرَاهِيمَ رُشْدَهُ مِن قَبْلُ وَكُنَّا بِه عَالِمِينَ ﴿٥١﴾
51.Ve lekad âteynâ ibrâhîme ruşdehu min kablu ve kunnâ bihî âlimîn(âlimîne).
Ve andolsun ki daha önce İbrâhîm (A.S)’a rüşdünü (irşad yetkisini) verdik. Ve Biz, onu (irşada ehil olduğunu) bilenlerdik.