أَلَّا تَتَّبِعَنِ أَفَعَصَيْتَ أَمْرِي ﴿٩٣﴾
93.Ellâ tettebiani, e fe asayte emrî.
Niçin bana tâbî olmadın? Yoksa emrime isyan mı ettin?
قَالَ يَا ابْنَ أُمَّ لَا تَأْخُذْ بِلِحْيَتِي وَلَا بِرَأْسِي إِنِّي خَشِيتُ أَن تَقُولَ فَرَّقْتَ بَيْنَ بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَمْ تَرْقُبْ قَوْلِي ﴿٩٤﴾
94.Kâle yebneumme lâ te’huz bi lıhyetî ve lâ bi ra’sî, innî haşîtu en tekûle ferrakte beyne benî isrâîle ve lem terkub kavlî.
(Harun A.S): “Ey annemin oğlu! Sakalımı ve başımı (saçımı) tutma (çekme). Gerçekten ben, senin, “İsrailoğulları arasında fırkalar oluşturdun (ikilik, düşmanlık çıkardın) ve sözümü tutmadın (emrimi yerine getirmedin)” demenden korktum.” dedi.
قَالَ فَمَا خَطْبُكَ يَا سَامِرِيُّ ﴿٩٥﴾
95.Kâle fe mâ hatbuke yâ sâmiriyy(sâmiriyyu).
“Öyleyse ey Samiri! Senin (onlara) hitabın ne idi (onlara ne söyledin)?” dedi.