فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍ مِّثْلِهِ فَاجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا لَّا نُخْلِفُهُ نَحْنُ وَلَا أَنتَ مَكَانًا سُوًى ﴿٥٨﴾
58.Fe le ne’tiyenneke bi sihrin mislihî fec’al beynenâ ve beyneke mev’ıden lâ nuhlifuhu nahnu ve lâ ente mekânen suvâ(suven).
Öyleyse biz de sana mutlaka onun gibi bir sihir getireceğiz. Şimdi (sen), seninle bizim aramızda bir zaman (buluşma zamanı) (ve) bizim ve senin, ihtilâf etmeyeceğimiz uygun bir yer tayin et (seç).
قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزِّينَةِ وَأَن يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى ﴿٥٩﴾
59.Kâle mev’ıdukum yevmuz zîneti ve en yuhşeren nâsu duhâ(duhan).
(Musa A.S): “Sizin (bizimle) buluşma zamanınız, ziynet (bayram) günü ve insanların toplandığı, duhan (kuşluk) vakti olsun.” dedi.
فَتَوَلَّى فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ أَتَى ﴿٦٠﴾
60.Fe tevellâ fir’avnu fe cemea keydehu summe etâ.
Böylece firavun döndü (gitti). Arkasından hilelerini topladıktan sonra geldi.