وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْجِبَالِ فَقُلْ يَنسِفُهَا رَبِّي نَسْفًا ﴿١٠٥﴾
105.Ve yes’elûneke anil cibâli fe kul yensifuhâ rabbî nesfâ(nesfen).
Ve sana dağ(lar)dan soruyorlar. O zaman onlara de ki: “Rabbim onları savurup atacak.”
فَيَذَرُهَا قَاعًا صَفْصَفًا ﴿١٠٦﴾
106.Fe yezeruhâ kâan safsafâ(safsafen).
Böylece onu (dağların yerini) boş bir düzlük olarak bırakacaktır.
لَا تَرَى فِيهَا عِوَجًا وَلَا أَمْتًا ﴿١٠٧﴾
107.Lâ terâ fîhâ ivecen ve lâ emtâ(emten).
Orada (dağların yerinde) bir eğrilik ya da bir engebe (alçaklık yükseklik) görmezsin.