وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيَاةٌ يَاْ أُولِيْ الأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ ﴿١٧٩﴾
179.Ve lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulîl elbâbi leallekum tettekûn(tettekûne).
Ey ulûl elbab! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki böylece siz, takva sahibi olursunuz.
كُتِبَ عَلَيْكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ إِن تَرَكَ خَيْرًا الْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالأقْرَبِينَ بِالْمَعْرُوفِ حَقًّا عَلَى الْمُتَّقِينَ ﴿١٨٠﴾
180.Kutibe aleykum izâ hadara ehadekumul mevtu in tereke hayrâ(hayran), el vasiyyetu lil vâlideyni vel akrabîne bil ma’rûf(ma’rûfi), hakkan alel muttekîn(muttekîne).
Sizden birinize ölüm geldiği zaman eğer bir hayır (mal v.s) bırakırsa, anne-babaya ve yakınlarına (akrabalarına) marufla (örf ve adete uygun olarak) vasiyet etmek, siz muttekilerin (takva sahiplerinin) üzerine (yerine getirilmesi gereken) bir hakk (bir borç) olarak farz kılındı.
فَمَن بَدَّلَهُ بَعْدَمَا سَمِعَهُ فَإِنَّمَا إِثْمُهُ عَلَى الَّذِينَ يُبَدِّلُونَهُ إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿١٨١﴾
181.Fe men beddelehu ba’de mâ semiahu fe innemâ ismuhu alellezîne yubeddilûneh(yubeddilûnehu), innallâhe semîun alîm(alîmun).
Artık kim onu (vasiyeti) işittikten sonra değiştirirse, o taktirde onun günahı(vebali), sadece onu değiştirenlerin üzerinedir. Muhakkak ki Allah Sem’î’dir (en iyi işitendir), Alîm’dir (en iyi bilendir).